Sosyal anksiyete bozukluğu, bireyin toplumsal ortamlarda aşırı kaygı hissetmesiyle karakterize edilen bir anksiyete türüdür. Kişinin sosyal durumlarda yargılanacağına, küçük düşeceğine ya da olumsuz değerlendirileceğine dair yoğun bir korku yaşaması, günlük yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Bu bozukluk, bireyin iş, okul ve sosyal hayatında zorluklarla karşılaşmasına neden olurken, aynı zamanda depresyon ve diğer anksiyete bozukluklarıyla da ilişkilendirilebilir.
Sosyal anksiyete bozukluğu genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar ve zamanla kronik bir hale gelebilir. Genetik faktörler, beyin kimyası ve çevresel etmenler bu bozukluğun gelişiminde önemli rol oynar. Özellikle çocukluk döneminde yaşanan travmalar, aşırı eleştirel ebeveyn tutumları ve olumsuz sosyal deneyimler sosyal kaygının artmasına yol açabilir. Beyindeki serotonin seviyelerinin dengesizliği ve amigdala gibi yapıların aşırı duyarlılığı da sosyal anksiyete bozukluğunun nörobiyolojik temelini oluşturur.
Belirtiler arasında topluluk önünde konuşma yapmaktan kaçınma, göz teması kuramama, başkalarının önünde yemek yemekten veya yazı yazmaktan çekinme gibi durumlar yer alır. Ayrıca, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, mide rahatsızlıkları gibi fiziksel belirtiler de sıkça gözlemlenir. Bu belirtiler nedeniyle birey, sosyal ortamlardan kaçınarak yalnızlaşabilir ve zamanla agorafobi gibi ek psikolojik sorunlar geliştirebilir.
Tedavi yöntemleri arasında bilişsel davranışçı terapi (BDT), ilaç tedavisi ve maruz bırakma terapisi bulunmaktadır. Bilişsel davranışçı terapi, bireyin olumsuz düşüncelerini fark etmesine ve bunları daha sağlıklı düşüncelerle değiştirmesine yardımcı olur. Maruz bırakma terapisi ise bireyin korktuğu sosyal durumlarla kademeli olarak yüzleşmesini sağlayarak kaygıyı azaltmayı amaçlar. İlaç tedavisinde ise genellikle seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) ve beta blokerler kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra, mindfulness teknikleri, derin nefes egzersizleri ve düzenli fiziksel aktivite de sosyal kaygıyı azaltmada etkili olabilir.
Sosyal anksiyete bozukluğuyla başa çıkmak için bireylerin kendilerini sosyal ortamlara alıştırmaları, küçük adımlarla sosyalleşmeye başlamaları ve stres yönetimi tekniklerini öğrenmeleri önemlidir. Destekleyici bir sosyal çevreye sahip olmak, öz güveni artırmada ve kaygıyı azaltmada kritik bir rol oynar. Ayrıca, profesyonel yardım almak ve terapi süreçlerini aksatmamak da tedavi sürecinde olumlu sonuçlar alınmasını sağlar.
Kaynakça:
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.).
Hofmann, S. G., & Smits, J. A. J. (2008). "Cognitive-behavioral therapy for adult anxiety disorders: A meta-analysis of randomized placebo-controlled trials." The Journal of Clinical Psychiatry, 69(4), 621-632.
Stein, M. B., & Stein, D. J. (2008). "Social anxiety disorder." The Lancet, 371(9618), 1115-1125.
Clark, D. M., & Wells, A. (1995). "A cognitive model of social phobia." In R. G. Heimberg, M. R. Liebowitz, D. A. Hope, & F. R. Schneier (Eds.), Social phobia: Diagnosis, assessment, and treatment (pp. 69-93).